keçi-kuzu-teke-oglak

teyzem yavruyken iki kuzuyu aldi, evlat edindi diyebiliriz. bahcede takiliyorlar.
biberonla besledi yavrularken.
artik benimler, cunku buyuduler.
kimse onlara eski ilgiyi gostermiyor. yazik degil mi.
yazik.
tarsusa geldigimin ilk sabahi onlari gorme niyetiyle uyandim ve annemi de surukleyerek gittim gormeye.
biri siyah (kiz) biri beyaz ve kopek boyutundalar. kopek gibi iki ayaklari uzerine cikip sevgilerini gosteriyorlar. asla da sinirli gorunemiyorlar maltor suratlari oldugu icin. agiz fetisisti oldugum icin tabii ki onlarin da agizlarini siktim, dudaklarini bürdüm, boynuzlarindan tutup sarstim. boynuzun agizla alakasi yok tabii.
ilginc bir gelisme: bugun onlarin kuzu degil keçi olduklarini ogrendim!!! boynuzlari cikmis cunku. ( ikisinin arasina girip birini daha fazla sevdigimde digeri kiskanip bacagima tosluyordu bu arada). aylardir kuzu sandigim seylerin keçi oldugunu ogrenerek sevindim niyeyse.
kuzu-keçi-oglak bidik benim icin ayni seyler.
ama ogrendim ki (eminim artislik yapip "oha bilmiyor muydun" diyen elizabeth'ler cikacak) kuzu, koyunun yavrusuymus. teke de keçinin oglu. oglak ise keci yavrusu. su an yazarken bile emin degilim ezberlemeye calistim ama salagim sanirim.
fasulye kabuklari en sevdikleri "atistirmalik". onlara yaprak ve biberonla sut verdim, cocuga sut verir gibi de duygulandim. bir ciftlik evi istiyorum kisacasi. butun bunlari yazma sebebim bunu soylemekti.