Fındık'la "universiteyiz abi gezicez istedigimiz gibi baska zaman gidemeyiz!" diyip Berlin'de işlerimizden istifa ederek İspanya'ya gitmiştik. O ayri bir yazi konusu. Bugunku konumuz Fas.Şimdi Fas'a gitmek isteyen ve o sirada İspanya'da bulunan bizler, Tangier'den gemiye binerek Afrika kitasina gectik. Gemi dedigim ise icinde bolca Arap ve bizim gibi maltor turistlerin bulundugu, icinde polislerin gezdigi, pis, balık kokan eski bir şeydi. Fas ile ilgili o kadar fazla kotu sey okumustum ki, tavsan modeli uyuyup surekli bi yerden bir saldiri bekler haldeydim. Yol boyunca da "abi bak biri yaklasirsa soyle yapariz, bize bole derlerse hemen kosariz" vs gibi konusmalari bolca yapip iyice korktuk.
Fas'a vardigimizda bu gazla yanimiza gelip bize yardimci olmaya calisan ve sonradan turizm bakanliginin gorevlendirdigini ogrendigimiz heriften o kadar korktuk ve ona o kadar kaba davrandik ki, adam nereli oldugumuzu sorup ogrendiginde "İstanbul'un buradan daha mi tehlikesiz oldugunu dusunuyorsunuz????!!!" seklinde bir beyanda bulunup bozuldugunu dile getirdi. Turistlere yardimci olsun diye oraya dikilen adamdan azar isittikten sonra taksiye bindik ve Marakeş'e gidecek trene binmek uzere gara gittik. Cok paramiz olmamasina ragmen trenin ozel kompartimanindan bilet satin aldik ki, dakika 1de basimiza bir sey gelmesin. Kompartımanda 4 tane yatak vardi, 2 ranza. Yanimiza bizim gibi gezen turistlerin gelmesini cok umdugumuzu haitrliyorum :D Ama Emine isimli Arap bir teyze ile onun bizim yaslarimizdaki kizlari geldi... Once "uff" dedik ama Emine teyze butun yol boyunca bizi besledi - ki yanimizda yiyecek bir sey yoktu ve cok acikmistik - yedirdi icirdi, sonra da bizi evine davet etti. ben de Pinar da donuste ugrayacagimiza soz verip telefonlarini aldik ve onlar bizden once indi, biz Marakeş'e devam ettik.
Marakeş'e vardigimizda sonraki her seferde farkli tarifeler odeyecegimiz taksi ile Marakeş'in meşşşşhur "jama el fna" meydaninda inip mal gibi etrafimiza bakindik.
Hemen meydandaki bir otele yerlestik. İsmi de "Hotel Afriquia" gibi bir seydi. Teoman kliplerinden firlamiş bir odaydi kaldigimiz; geceligi de 9 dolar gibi bir seydi. Havanin 39039032 derece oldugundan bahsetmeme gerek olmadigini dusunuyorum. Otel, asmali konaktaki oda yerlesimi gibiydi - baska nasil anlatacagimi bilemedim. Ortasinda avlumsu bir yapi ve avluya bakan odalar. Yan odamizda Arap bi aile vardi ve tum aile nasil oldugunu bilmedigimiz bir sekilde ayni odada kaliyorlardi. Bizi "kizlari" belleyip aksamlari disari ciktigimizda odaya goz kulak oluyorlardi. Bir kere Arap teyzenin odanin camindan lank diye sarkip agzima zorla dondurma tıktıgını hatirliyorum...
Ordek Pinar sicak sebebi ile kuveti doldurup 10 dakikaya bir suya girerken ben de odaya yerlestim ve meydani gezmeye basladik. İlk girdigimiz yerden şalvar alip giydik. Sonradan butun fasli kadinlarin bize guldugunu hatirliyorum, bayagi kapalicarsida kafasina Fes takip gezen salak turistler gibiymisiz. neden dusunemediysek...
Turk oldugumuzu soyledigimizde istisnasiz herkes "Yavas yavas Hasan Şaş" diyip sari dislerini gostererek guluyorlardi, son gun bu espriden gina gelmişti ancak yine de Turk'lere bayildiklari icin bir suru ayricaligimiz oldugunu hatirliyorum.
Biz "ogrenci gezmesi" yaptigimiz icin geceleri kuluplere falan gitme gibi bir hevesimiz yoktu, Marakeş'in zengin kısmını neredeyse gormedik.
Gece otelimizin de icinde bulundugu meydanda takildik hep. Ben kendimi zaman makinesini konmus ve 1700'lere firlatilmis gibi hissetmiştim. Gunduzleri pazar yeri gibiydi meydan, en cok da portakal suyu saticilari vardi, 3 dirheme super taze buzz gibi portakal suyu icebiliyorduk. Dilenciler vardi bolca onunuzdeki yemegi falan alabilme cesaretindelerdi. Bu cocuk da fotograf cekmemiz karsiliginda portakal suyu istedi bizden:
Elektrik dogru duzgun olmadigi icin geceleri tum halk o meydanda toplaniyormus. Berberi dansi yapanlar, büyücüler, falcılar, sacma sapan seyler satanlar, portakal suyu sıkıcıları, "meddah"lar, dovme yapan kadınlar, yilan oynaticilari vs vs yere bir ortu acip, gaz lambasini yakip takiliyorlardi. İnsanlar da pazar gezer gibi ordan oraya gezip egleniyordu. Bulundugum ortami ne kadar garipsedigimi ve buyulendigimi hatirliyorum.
otelin tepesinden o meydanin nasil gorundugune dair bir video:
Meydan ahalisinin arasinda ilginc olan 2 dede vardi, cenelerinin altina isik tutup Arapça savas hikayesi gibi bir sey anlatiyorlardi. cevrelerine kalabalik falan, en populer eglence onlardi. Ben bi bok anlamama ragmen cok garip gelmisti hepsini izlemiştim, sonunda da istersen para verebiliyordun. İlginc bir sey, meydanda "dişçi" olmasiydi. Diş hekimi degil, bayagi onunde kaplarin icinde binlerce çekilmiş diş vardi ve satiyordu onlari, hala anlamadim ne oldugunu. Ertesi sabah yine meydanda yururken boynuma bir herif yilan atti; Kİ beni taniyan herkes yilan fobimi cok iyi bilir. Herif turist cekmek icin yapiyormus hep bunu ama ben boyle bir durumda hep bagirip cagiracagimi dusunurken taş kesildim ve sadece durdum. Sonra sakinleştim, oturdum herifin yanina ve o yilanin pis, kaygan, soguk ve pullu derisinin boynumda gezmesine izin verdim. Sanirim 1 sene yaslandim ve uzerine de para verdim..
Meydanda bulunan pis yemekcilerden bir ornek:

Pinarla bol bol pis yemekler yiyip hasta olduktan sonra Marakeş'in biraz dısındaki bir selaleye geziye gittik bok varmis gibi. Gidince "abi ne var ki burda gorecek" diye pisman olmamiza ragmen artik cok geçti. Bize 18 yaslarinda bir Berberi cocuk salcamiz+rehberimiz oldu. Herif kendi kendine İngilizce ogrenmis, oraya gelen bizim gibi salaklari gezdiriyor. Daga ciktiktan sonra herif bayagi bayagi oramizi buramizi ellemeye basladi, Pinarla sinirlendigimizi hatirliyorum. Sonra da bana (muhtemelen Arap oldugum icin beni daha cok begendi ya da kendine uygun buldu) tekrar oraya gitmem icin dua edecegini ya da buyu yapacagini soyledi. Simdi guluyorum ama bir anligina harbi tirsip kendimi o Berberi koyunde onun karisi olarak hayal ettim. Korkunctu.
Marakeşten ayrilip Algericas'tan tekrar gemiye binip Tangier'e gecmek uzere trene bindik.
Bu sefer paramiz kalmadigindan 2. sinif kompartimanda gittik, yani oturarak. Bilet parasi az oldugu icin geldigimiz konpartminandaki gibi burada guvenlik gorevlisi yoktu ve yanima rahatlikta bir horoz oturabilirdi. Tabii ki sarhos bir adam oturdu ve elleşmeye calisti. Bunu goren genc Fasli bir cocuk benimle yer degistirdi herif beni rahatsiz etmesin diye. Amaaaaa su an o sarhos adama o kadar minnetarim ki... Cunku yer degistirdikten sonra oraya oturan Kanada vatandasi ama aslen Fasli olan kizin cantasini 6 yaslarinda bir kapkacci caldi. Nasil olabilir ki diyeceksiniz; soyle: Simdi ara duraklarda bu trenler durunca bu kapkac gangleri saniyenin onda biri hizi ile trene binip, kapinin yakınında oturan birinin cantasini alip trenden inip tarlalarin icine kayboluyorlar. Tren bu sirada hareket edecegi icin cantasi giden bi bok yapamadan sadece bakiyor. Bu kadinin cantasinda altinlari - dolarlari ve kanada pasaportu vardi ve onun yerinde ben ayni pozisyonda oturuyordum, benimki gidebilirdi. "Tren polisi" gelip kadina bir bardak soguk su verdi ve gitti, ama yolculugun geri kalani boyunca drama queen kadin ve ailesi bagira cagira kavga edip agladilar. Tahmin edebileceginiz gibi Algericas'a varana kadar gozumu bile kirpmadim, gozlerimiz portledi, stresten treni 2ye ayirabilirdim. O korku da eklenince, artik kosarak İspanya'ya donmek istedik.
otelin tepesinden o meydanin nasil gorundugune dair bir video:
Meydan ahalisinin arasinda ilginc olan 2 dede vardi, cenelerinin altina isik tutup Arapça savas hikayesi gibi bir sey anlatiyorlardi. cevrelerine kalabalik falan, en populer eglence onlardi. Ben bi bok anlamama ragmen cok garip gelmisti hepsini izlemiştim, sonunda da istersen para verebiliyordun. İlginc bir sey, meydanda "dişçi" olmasiydi. Diş hekimi degil, bayagi onunde kaplarin icinde binlerce çekilmiş diş vardi ve satiyordu onlari, hala anlamadim ne oldugunu. Ertesi sabah yine meydanda yururken boynuma bir herif yilan atti; Kİ beni taniyan herkes yilan fobimi cok iyi bilir. Herif turist cekmek icin yapiyormus hep bunu ama ben boyle bir durumda hep bagirip cagiracagimi dusunurken taş kesildim ve sadece durdum. Sonra sakinleştim, oturdum herifin yanina ve o yilanin pis, kaygan, soguk ve pullu derisinin boynumda gezmesine izin verdim. Sanirim 1 sene yaslandim ve uzerine de para verdim..
Meydanda bulunan pis yemekcilerden bir ornek:
Pinarla bol bol pis yemekler yiyip hasta olduktan sonra Marakeş'in biraz dısındaki bir selaleye geziye gittik bok varmis gibi. Gidince "abi ne var ki burda gorecek" diye pisman olmamiza ragmen artik cok geçti. Bize 18 yaslarinda bir Berberi cocuk salcamiz+rehberimiz oldu. Herif kendi kendine İngilizce ogrenmis, oraya gelen bizim gibi salaklari gezdiriyor. Daga ciktiktan sonra herif bayagi bayagi oramizi buramizi ellemeye basladi, Pinarla sinirlendigimizi hatirliyorum. Sonra da bana (muhtemelen Arap oldugum icin beni daha cok begendi ya da kendine uygun buldu) tekrar oraya gitmem icin dua edecegini ya da buyu yapacagini soyledi. Simdi guluyorum ama bir anligina harbi tirsip kendimi o Berberi koyunde onun karisi olarak hayal ettim. Korkunctu.
pinarin pazarda cekilmiş videosu:
5. gunun sonunda artik MEDENİYEEEEET diye bagiriyorduk, alkol yok, aksam cok yapacak bir sey yok vs. Bunun icin gidip bir tavla aldik ama tavlanin zari yoktu, CUNKU zarli oyunlar kanuna aykiriymis. Bunu bilmeyerek onumuze gelen yere girip zar sordugumuzda insanlarin eroin sormusuz gibi bize bakip terslemelerinden kıllandik. Sonunda biri bize sormamamiz gerekigini soyledi ve bir tane devasa zar verdi. gerzekler gibi neredeyse pul buyuklugundeki zarla takildik...
Marakeşten ayrilip Algericas'tan tekrar gemiye binip Tangier'e gecmek uzere trene bindik.
Bu sefer paramiz kalmadigindan 2. sinif kompartimanda gittik, yani oturarak. Bilet parasi az oldugu icin geldigimiz konpartminandaki gibi burada guvenlik gorevlisi yoktu ve yanima rahatlikta bir horoz oturabilirdi. Tabii ki sarhos bir adam oturdu ve elleşmeye calisti. Bunu goren genc Fasli bir cocuk benimle yer degistirdi herif beni rahatsiz etmesin diye. Amaaaaa su an o sarhos adama o kadar minnetarim ki... Cunku yer degistirdikten sonra oraya oturan Kanada vatandasi ama aslen Fasli olan kizin cantasini 6 yaslarinda bir kapkacci caldi. Nasil olabilir ki diyeceksiniz; soyle: Simdi ara duraklarda bu trenler durunca bu kapkac gangleri saniyenin onda biri hizi ile trene binip, kapinin yakınında oturan birinin cantasini alip trenden inip tarlalarin icine kayboluyorlar. Tren bu sirada hareket edecegi icin cantasi giden bi bok yapamadan sadece bakiyor. Bu kadinin cantasinda altinlari - dolarlari ve kanada pasaportu vardi ve onun yerinde ben ayni pozisyonda oturuyordum, benimki gidebilirdi. "Tren polisi" gelip kadina bir bardak soguk su verdi ve gitti, ama yolculugun geri kalani boyunca drama queen kadin ve ailesi bagira cagira kavga edip agladilar. Tahmin edebileceginiz gibi Algericas'a varana kadar gozumu bile kirpmadim, gozlerimiz portledi, stresten treni 2ye ayirabilirdim. O korku da eklenince, artik kosarak İspanya'ya donmek istedik.
her seye ragmen muhtesem bir tatildi ve bir daha kesinlikle gitmek isteyebilecegim bir yer olarak sahsi istek tarihime gecti. Safari yapamadik cunku. Ondan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder