tanıstırdıgı seylerden biri ihsan oktay anar'dı mesela. puslu kıtalar atlasından sınav olmustuk. sorular neydi hic hatırlamıyorum. merak ettim, neler sormustu ve biz ne yanıtlar vermistik. o zaman blog olsaydı sınavı yazardım buraya ve internet varoldukca hatırlayabilirdim, vay bee...
neyse, bir de bi nesneyi tasvir edin falan gibi sahane odevleri vardı. kapısı ters acılan eski arabaları tasvir etmistim ben de. keske su an bulabilsem o defteri ama liseyi bitirince siktirrrr lannn diyip hepsini atmıstım... baya begenmisti ve bunu tasvir etmeye iten neden nedir gibi sorular sormustu, boyle insanlara ogretmen denir bence ve maalesef onlardan cok az var.
soyle tartısmalar baslatırdı mesela; nurullah atac'ın bi lafı vardır (lafı hatırladıgım kadarıyla yazıyorum); nasıl ki kelek çıkmış bir karpuzu yemeye devam etmezsek, begenmedigimiz kitabı okumaya devam etmeli miyiz? tabii sınıfta fikir catısmaları baslar ve "ama onun kelek oldugunu kim iddia eder ki?", "ya cok onemli bi kitapsa ve ben kacırırsam?" (bunu diyen muhtemelen bendim), "ayıp degil mi, adam o kadar yazmıs?", "evet ben kesinlikle devam etmem", "ay ben sonunu cok merak ederim, kotuyse de bırakamam" lafları havada ucusurdu.
peki ben? bu tartısmaların ısıgında sanırım nurullah atac'ı dinleyip begenmezsem bırakıyorum hep kitapları. "begenmezsem" lafının da 2 anlamı var aslında, hakkaten cok kotuyse ve yazarın gotuyle yazdıgını dusunduysem (hangi yazar kitabını gotuyle yazar demeyin, ayça şen'in "hırs ve ceza"sını okuyun ne demek istedigimi anlıycaksınız) zihnimde o kitap coplugu boylar. sanırım cok az kitaba yaptım bunu; bi tanesi triton (onu da mulksuzlere cevap olarak yazıldıgı icin meraklanıp almıstım), bi tanesi hırs ve ceza, digeri de -inanılmaz ama gercek!- alfred hithcock'un hayalet isimli kitabı. "begenmezsem" lafının 2. anlamı da su; unlu birinin unlu ve begenilen bi kitabıdır, okumazsam eksik hissederim ve meraklanırım, edebiyatın tarihinde onemli bi kitaptır ama icimi baymıstır, o kitabı okumak icin hayatımın dogru evresinde degilimdir, kafam hazır degildir, zaten ruhum kasılmıstır, kolay ve hafif seyler okuma ihtiyacındayımdır ve o kitabı okurken daha bir paragraf onceki olayı hatırlamaz bir sekilde okur hale gelmisimdir. o zaman onu bırakır, daha ileri bir tarihte okunmak uzere rafa kaldırırım.
iste ben boyleyim, bu da deneme gibi oldu tam. peki ya siz? ;)
yavaş okuyan biri olarak ben de sevmediğim zaman bırakıyorum. gerçi önce ara verip başka kitaba başlıyorum, hani belki farklı bi mod'da olmak lazım diye düşünüp. Eğer birkaç denemeden sonra ümitsiz vaka ise bırakıyorum direk. Ve eğer bıraktığım kitap, edebiyat / düşünsel tarihin önemli bi eseri değilse, bi daha da dönmüyorum o kitaba.
YanıtlaSilVe yine bu yüzden genellikle, aynı anda ortalama 3 kitap falan okuyorumdur. Tabi aynı anda okumaktan kastımızın ne olduğuna da bağlı. Yani çok uzun bi ara verip kitaba geri döndüğünde, okumaya baştan başlıyosan o bırakmadır di mi?
Ama eğer geri döndüğümde, hala hatırlıyosam kitabın başında neler olduğunu ve devam edebilecek durumdaysam, bırakmış değil, sanki o kitabı okurken araya başka kitaplar sokmuşum gibi düşünürüm.
Örnek olarak sanırım milattan önce bi tarihte Karamazov Kardeşler'i okuyodum. Aşağı yukarı 2003-2004 seneleriydi. Önümüzdeki sene İstanbul'a döndüğümde devam edebilirim. İlginç bi şekilde, hikayenin iskeletini unutmadım. İsimleri desen, taa o zaman okurken bile kim kimdi karıştırıyodum. oviçler, ovskiler, zor zanaat.
Şu anda da nerdeyse hiç bişey okuyamıyorum. kafamı veremiyorum. geçen seneden beri, aralara Türkçe kitaplar atmak suretiyle, ingilizceme yardımcı olsun diye İngilizce kitaplar okuyorum. Hiç de fena gitmiyodu aslında, taa ki Chuck Palahniuk'un bir başka kitabının ingilizcesini alana kadar. Adamın çoğu kitabını okudum, çok sürükleyicidir benim için, severim. Ama çok tasvir kullanıyo şerefsiz, ve bir çoğu da amerikan popüler kültürü referanslı, dolayısıyla ingilizce kelime dağarcığıma meydan okuyan bi hale geliyo. Türkçe çevirilerini özledim açıkçası.
böyle işte. konu neydi ?
Sevgili Chotaa,
YanıtlaSilBunu kendi bloguna yazsaydın ya!
"Postuna post!" demişsin sanki Pınar'a.
Gerçekten keşfedilmesi gereken balta girmemiş bir orman gibisin dostum! :D
Sevgiler.
Göbek The Oturan
ya sorma. yazarken, ufacik kutuda belli olmuyo tam ne kadar yazdigin. sanirim kendi blogumda super editor [super ego gibi] devreye giriyo ve boyle rahat yazamiyorum. editor yuzunden uzun zaman aliyo. ve sanirim o yuzden de useniyorum.
YanıtlaSilpindik, bir ozuru hakettin adamim..
onun adina ben ozur dilerim yigidim.
YanıtlaSilYİGİDİM.
cok cirkin bi hitap.
sana bole seslenen one night standlerin oldu mu dostum?
ya ben cok sevinmistin yigi oyle bi yorum yazınca? uzun uzun ne guzel demistim.
YanıtlaSil